40.Yaş günümde hediye niyetine İstanbul – Bandırma turu.
(3.Gün)
Kısa turumun son günüydü. Bugün 2013 yılında yaptığım ilk
turumda (Bandırma-Keşan) acemilikten dolayı bitiremediğimiz 1.gün etabını
tersten gidecektim. İlk turumda Atilla abi, Barış ve Serdal vardı. Şevketiye
köyüne varmadan hava karardığından dolayı orman içinde yol kenarında gördüğümüz
eski bir binanın arkasına kamp atmıştık. Gece gelen 1.500 koyun ve 4 çoban
sayesinde uyanıp hayatımda ilk defa samanyolunu görmüştüm. Şehirde doğup
büyümüş bir insan için büyüleyici bir görüntüydü. İşte bu yolu tek başıma aşıp,
bitiremediğimiz yolun bu bünyeye etkisini görecektim.
Sabah 5 gibi uyanarak 6’ daki feribota yetişip sakin bir
sürüşle Bandırma’ ya varmayı planlıyordum. Acele etmeden hazırlanıp, 5.30 gibi yola koyuluyorum.
Otelden çıktığımda hava daha aydınlanmamışken yola koyuluyorum. Otelden henüz
100 metre dahi uzaklaşmadan yolun sağında bekleyen bir köpeği görüyorum. Tam o
sırada benimle aynı istikamette giden arabanın sol arka tarafına yakın giderek
kendimi gizlemeye çalışıyor ve başarılı oluyorum derken sol tarafta farkına
varmadığım siyah bir köpek bir anda koşup bana havlamaya başlıyor. O etkileyici
bin desibellik sesimle bağırıyor ve bir nebze onu ürkütüyorum. Ancaaaak, o
sağdaki şerefsiz it oğlu it konuya dahil olunca ortalık karışıyor. Bunlar
voltranı oluşturup iki ayağımın dibinde pozisyon alınca, gücüm ikisine birden
yetmiyor. Sağdaki it oğlu it tam ayak bilekten dalacakken ayağımı yukarı
kaçırıyor ve ardından geriye doğru tekme atmaya çalışıyorum. 3-5-10
bağırışımdan ve pedala yüklenmeye çalışmamlar abartısız yaklaşık 150 metrede
anca kendimi kurtarıyorum köpoğullarından. Meydana vardığımda harbi
harbi bacaklarımın korkudan titrediğini fark ediyorum. Hiç çalışmadığım yerden,
en gafil anımda beni avladılar. Biletimi alıyor ve beni bekleyen feribota
biniyorum.
Feribottan indikten sonra bir şeyler yemek niyetiyle
Lapseki’ de girişteki büfelere bakıyorum. Nedense gözüm tutmuyor ve basıyorum
pedala. Dün akşamki alkolün etkisinin ters tepeceğini bildiğimden dolayı pedala
fazla yüklenmiyorum. Çanakkale – Bodrum turunda İzmir’ de alkolü fazla
kaçırmamdan dolayı Kuşadası’ na kadar olan 80 km. benim için acı bir deneyim olmuştu. O nedenle sakin
olmanın, kasmamanın daha iyi olacağının bilincindeydim. Neyse efendim devam
edelim.
Şevketiye taraflarına geldiğimde MTB li bir bisikletçinin
karşı yoldan geldiğini görüyorum. Selamlaşıp duruyoruz. O taraflarda yazlığı
olan birisi olduğunu sabahları turlamaya çıktığını söylüyor. Birbirimize şans
dileyip yola devam ediyorum. Bu arada yolu biraz tarif edeyim. Yol asfalt olarak
mükemmel. Lapseki’ yi geçip, Şevketiye’ ye dönüşle birlikte tatlı eğimli biri
bitip diğeri başlayan rampalar var. Ve Balıklıçeşme’ ye kadar hep orman içinden
gidiyorsunuz. Daha sonrasın da ise Bandırma’ ya kadar alabildiğine tarlalar
mevcut. Ve şansıma bu yol ağırlıklı al biber ekilmiş. Etrafa mis gibi biber
kokuları saçılıyor. Arada küçük 5-10 dakikalık molalar vererek yanımdaki
çerezleri atıştırarak yola devam ediyorum. Yalnız olmanın etkisi ile sadece
düşünüyor ve yola odaklanıyorsun. Sadece
Balıklıçeşme’ de çorba molası veriyorum.
Bundan sonra yolla ilgili pek anlatılacak pek bir şey yok
aslında. Sadece 2 yıl önce karşılaştığımız yol çalışmalarının hala bitmediğini
gördüm. Yolun son 40 km.sinde önüme
çıkan orta halli rampayı da bir turcu havasında yavaş ve sakin bir şekilde
çıkarak Bandırma’ ya varıyorum.
Bandırma’ ya beklediğimden erken vardığım için, planladığım
seferden bir önceki feribota biniyorum. Feribota bineceğim diye sadece bir iki
abur cuburla yemek olayını geçiştiriyorum. Feribottan inince de “nasıl olsa
evde yerim” mantığı ile eve gitmeye çalışınca yolda epey bir zorlanıyorum.
Depoların bitmesi gerçekten çok kötü. Eve 3-4 kilometre kala yanımdaki kuru
üzüm ve çerezlere yüklenmeme rağmen evimin rampanın sonunda olmasına
hayıflanıyorum. En sonunda evimin önüne
varıyor ve turumu bitiriyorum.